DEVAM: 16- FlTRATIN
HASLETLERİ BABI
56 - (261) حدثنا
قتيبة بن سعيد
وأبو بكر بن
أبي شيبة وزهير
بن حرب. قالوا:
حدثنا وكيع عن
زكرياء بن أبي
زائدة،
عن مصعب بن
شيبة ، عن طلق
بن حبيب ، عن
عبدالله بن الزبير
،عن عائشة؛
قالت: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "عشر
من الفطرة: قص
الشارب،
وإعفاء
اللحية، والسواك،
واستنشاق
الماء، وقص
الأظفار،
وغسل البراجم،
ونتف الإبط،
وحلق العانة،
وانتقاص
الماء".قال
زكرياء: قال
مصعب: ونسيت
العاشرة. إلا
أن تكون
المضمضة.
زاد
قتيبة: قال
وكيع: انتقاص
الماء يعني
الاستنجاء.
[:-603-:] Bize Kuteybetü'bnü Said ile Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve
Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Vekî', Zekeriyya b. Ebi
Zaide'den, o da Mus'ab b. Şeybe'den, o da Talk b. Habîb'den, o da Abdullah b. Zübeyr'den,
o da Aişe'den naklen rivayet etti; Şöyle demiş
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"On
şey fıtrattandır: Bıyıklan kesmek, sakalları bırakmak, misvak kullanmak, buruna
su çekmek, tırnakları kesmek, parmak eklem ve boğumlarını yıkamak, koltuk
altlarını yolmak, etek tıraşı olmak ve temizlenirken su kullanmak. "
(Ravilerden} Zekeriya
dedi ki: Mus'ab: Onuncusunu unuttum. Ancak o mazmaza olmalıdır, dedi.
Kuteybe şunu ekledi:
Veki' dedi ki: Temizlenirken su kullanmak istinca yapmak demektir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 53; Tırmizi, 2757; Nesai, 5055, 5056, 5057; İbn Mace, 293;
Tuhfetu'lEşraf, 16188
(261) وحدثناه
أبو كريب.
أخبرنا ابن
أبي زائدة عن
أبيه، عن مصعب
بن شيبة، في
هذا الإسناد،
مثله. غير أنه
قال: قال أبوه:
ونسيت
العاشرة.
[:-604-:] Bize bu hadisi Ebu Kureyb de rivayet etti. (Dediki) : Bize
İbni Ebi Zaide, babasından, o da Mus'ab b. Şeybe'den bu isnadda bu hadisin
mislini haber verdi. Şu kadar varki o babasının; «onuncuyu unuttum» Dediğini
söylemiş.
DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın
NEVEVİ ŞERHİ (596-604 numaralı
hadisler): (596) "Fıtrat beştir -yahut beş şey fıtrattandır.-" Bu,
raviden kaynaklanan bir şüphedir. Acaba birincisini mi söyledi yoksa ikincisini
mi? Ancak ikinci rivayette (597) kesin bir ifade kullanarak "fıtrat beştir"
demiş bulunmakta, sonra da bu beş şeyi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sünnet olmak, etek tıraşı olmak, tırnakları kesmek, koltuk
altlarını yolmak ve bıyıklan kesmek" diye açıklamaktadır.
(598)
"Cafer b. Süleyman'dan, o Ebu İmran el-Cevni'den, o Enes (r.a.)'dan şöyle
dediğini nakletti ... " Buna dair açıklama ve bunun: Kırk günü geçmeyecek
şekilde bu işleri terk etmememiz anlamında olduğu gelecek.
"Bize
vakit tayin edildi." Bu da merfu hadislerden sayılır. Tıpkı bize şu husus
emredildi denilmesi gibi. Buna dair açıklama kitabımızın baş taraflarında
zikrettiğimiz fasıllarda geçmiş bulunmaktadır. Müslim'in sahihinden başka
kaynaklarda: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize vakit tayin
etti" şeklinde geçmektedir. Allah en iyi bilendir.
Kadı
İyaz dedi ki: el-Ukayll dedi ki: Cafer'in rivayet ettiği bu hadis su götürür.
Ebu Ömer b. Abdilberr de bu hadisi Cafer b. Süleyman'dan başkası rivayet
etmiyor. O ise hıfzının kötülüğü ve çokça hata etmesi sebebiyle rivayeti delil
olan birisi değildir.
Derim
ki: Bununla birlikte mütekaddimun (ilk dönem) imamlarının birçoğu Cafer b.
Süleyman'ın sika olduğunu belirtmişlerdir. Onun sika olduğunu söylemek için
Müslim'in rivayetini delil göstermesi yeterlidir. Bu hususta başkası da ona
uymuştur.
(599)
"Bıyıklan kesin ... " (601 numaralı) diğer rivayette de
"sakallan uzatın" buyurulmaktadır. İbn Bureyd dedi ki: (599 numaralı
hadiste geçen: ehfO ile ilgili olarak) bir kimse bıyıklarını kökten tıraş
edecek olursa, bu fiil kullanılır. (3/150)
Bıyıkların
kazınması (ihfa) ve sakalların bırakılması (ihfa)nın anlamı az önce açıklandı.
(601 numaralı hadisteki) sakalları bırakın (evfCı) de onları bırakın, ondan bir
şey eksiltmeyin, demektir. İbnu's-Sikkıt ve başkalarının dediğine göre
"lihye (sakal)"ın çoğulu liha ve luha gelmekle birlikte kesreli
söyleyiş (liha) daha fasihtir.
(603)
Numaralı diğer hadiste ise: "On şey fıtrattandır ... " denilmektedir.
"Fıtrat
beştir" buyruğunun anlamı, beş şey fıtrattandır demektir. Diğer
rivayetteki "on şey fıtrattandır" denildiği gibi. Bununla birlikte
fıtrattan olan şeyler yalnızca on taneden ibaret değildir. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de "fıtrattandır" buyurmakla, bunların
on şeyden ibaret olmadığına işaret etmektedir. Allah en iyi bilendir.
Fıtrat
tabirinden burada ne kastedildiği hususunda görüş ayrılığı vardır.
Ebu
Süleyman el-Hattabi diyor ki: İlim adamlarının çoğunluğu bunun sünnet olduğu
kanaatindedir. (3/147) Hattabfden başka bir topluluk da bunu böylece zikretmiş
ve şunu da söylemişlerdir: Bunun anlamı ise bunların nebilerin -Allah'ın salat
ve selamları onlara- sünnetlerinden olduklarıdır. Bir diğer açıklamaya göre
bunlar dindendir.
Diğer
taraftan bu hususların birçoğu ilim adamlarına göre vacip (farz) değildir,
bazılarının vacip olup olmadığı hususunda da görüş ayrılığı vardır. Sünnet
olmak, mazmaza (abdest alırken ağza su alıp çalkalamak), istinşak (buruna su
almak) gibi. Vacip olanın olmayanla birlikte zikredilmesinde ise bir engel
yoktur. Yüce Allah'ın: "Bunların her biri meyve verdiği zaman
meyvelerinden yiyin, biçildiği gün de hakkını (zekatını) verin." (En'am,
6/141) buyruğunda olduğu gibi. Haklarını vermek vacip (farz) ama onlardan yemek
vacip değildir. Allah en iyi bilendir.
Hadislerde
Sözü Geçen Hasletierin Açıklamasına Gelince:
Sünnet
(Hitan):Şafillere ve ilim adamlarının birçoğuna göre vacip, Malik ve çoğu ilim
adamlarına göre sünnettir. Şafii'ye göre ise erkeklere de, kadınlara da
vaciptir. Erkek hakkında vacip olan haşefeyi örten derinin haşefenin tamamı
açığa çıkıncaya kadar kesilmesidir. Kadın hakkında vacip olan ise fercin üst
tarafındaki deri parçasının asgari miktarını kesmektir. Mezhebimizin sahih ve
alimlerimizin çoğunluğunun kabul ettiği kanaate göre ise küçükken sünnet olmak
caizdir, vacip değildir. Mezhebimizdeki bir görüşe göre küçüğün velisinin
büluğa ermeden önce küçüğü sünnet etmesi kap eder. Bir diğer görüşe göre on
yaşından önce sünnet edilmesi haramdır. Bu husustaki sahih hadise göre görüş
belirtilecek olursa, çocuğun doğumunun yedinci gününde sünnet edilmesi
müstehaptır dememiz gerekir. Doğduğu gün yedi günden sayılır mı yoksa onun
dışında yedi gün mü hususunda da iki görüş vardır, bu iki görüşün kuwetli
olanına göre o günün de sayılacağıdır.
Mezhep
alimlerimiz müşkil hunsa (denilen erkek mi kız mı olduğuna hiçbir şekilde hüküm
verilemeyen) hakkında farklı görüşlere sahiptir. Onun büluğdan sonra her iki
fercinin de sünnet edilmesi kap eder denildiği gibi, hangisi olduğu açıkça
ortaya çıkmadıkça sünnet edilmesi caiz olmadığı da söylenmiştir. Daha güçlü olan
görüş budur.
Erkeklik
organı olan (hunsay)a gelince, eğer her iki organı da faal ise her ikisinin de
sünnet edilmesi kap eder. Şayet onlardan biri faal, diğeri değilse faalolan
sünnet edilir.
Hangi
organ ın faalolduğunun neye göre değerlendirileceği hususunda da iki görüş
vardır. Bir görüşe göre küçük abdesti bozmaktır, diğerine göre ise cimadır.
Bir
kişi eğer sünnetsiz olarak ölürse mezhep alimlerimizin bu hususta üç görüşü
vardır: Sahih ve meşhur olan ister küçük, ister büyük olsun sünnet edilmez,
ikincisine göre ise büyükse sünnet edilir, küçükse edilmez. Allah en iyi
bilendir.
İstihdad
(Etek Tıraşı):Bu da etek tıraşı yapmaktır. Buna istihdad denilmesinin sebebi
ustura demek olan hadide (demir)in kullanılmasıdır. Bu da sünnettir. Bundan
maksat ise belli yerin temizlenmesidir. Efdal olan da tıraş edilmesidir.
Kesmek, yolmak ve tüy dökücü ilaç kullanmak da caizdir. '''Ane'' erkeğin
tenasül organının üstündeki ve çevresindeki kıllar ile kadının fercinin
etrafındaki kıllardır. Ebu'l-Abbas b. Sureye'den nakledildiğine göre, dübür
yuvarlağının etrafında biten kıllardır. Bütün bunların toplamından ön arka ve
çevrelerindeki bütün kılların tıraş edilmesinin müstehap olduğu
anlaşılmaktadır. (3/148)
Etek
tıraşının ne zaman yapılacağına gelince. Tercih edilen görüşe göre bu ihtiyaca
ve uzamasına göre tespit edilir. Uzadığı zaman tıraş edilir.
Bıyıkların
kesilmesi, koltuk altlarının yolunması, tırnaklarının kesilmesinde de durum
böyledir.
Enes
(r.a.}'ın kitapta (598 numara ile) zikredilen "bıyıkların kesilmesi,
tırnakların kesilmesi... kırk günden fazla bırakılmaması. .. vakit olarak tayin
edildi" hadisinin anlamı ise kırk günü aşacak kadar kesilmeden
bırakılmaması demektir. Yoksa kırk gün boyunca kesme yoluna gidilmemesi vakit
olarak tayin edildi, demek değildir. Allah en iyi bilendir.
Tırnakları
Kesmek (Taklimu'l-Ezfar): Bu da sünnettir, vacip değildir. Ayaklardan önce
ellerin tırnaklarını kesmek müstehaptır. Önce sağ elinin şahadet parmağını
sonra orta parmağını sonra yüzük sonra serçe parmağını sonra baş parmağının
tırnaklarını keser sonra sol ele geçip serçe parmağını sonra yüzük parmağını
elinin sonuna kadar tırnaklarını keser. Sonra sağ ayağının tırnaklarını keserek
önce serçe parmağının tırnağını keserek başlar, sol ayağının serçe parmağı ile
tamamlar. Allah en iyi bilendir.
Koltuk
Altlarının Yolunması: İttifakla sünnettir. Efdal olan gücü yetenin koltuk
altını yolmasıdır. Tıraş etmekle ve tüy dökücü ilaç kullanmakla da bu sünnet
gerçekleşir. Yunus b. Abdula'la'dan şöyle dediği nakledilmektedir:
Şafii
(rahimehullah)'ın yanına girdim. Yanında berber de vardı, koltuk altını tıraş
ediyordu. Şafii dedi ki: Ben sünnetin koltuk altlarını yolmak olduğunu
biliyorum ama onun acısına dayanamıyorum. Sağ koltuk altından başlaması da
müstehaptır.
Bıyıkları
Kesmek: Bu da sünnettir. Bıyığının sağ tarafından başlaması müstehaptır. Bizzat
kendisi kesmek ile bu işi başkasına havale etmek arasında seçim yapmakta
serbesttir. Çünkü açılmaması gereken bir yeri açmadan ve haram işlemeden maksat
gerçekleşebilir. Halbuki koltuk altı ve etek tıraşı böyle değildir. Bıyığın
kesilecek sınırına gelince, tercih olunan dudağın kenarı görününceye kadar
kesmesidir, bıyığı dibinden kazımayız. "Bıyıkları kesin" şeklindeki
rivayetlerin anlamı ise dudaklardan uzayıp taşan kısmı kesin demektir. Allah en
iyi bilendir.
Sakal
Bırakmak (i'fau'l-lihye): Sakalın salınması demektir. Bir diğer rivayetteki
"evfu'l-liha"nın anlamı budur. Farsların adeti sakalı kesmek şeklinde
idi, şeriat bunu yasakladı.
İlim
adamları sakal hakkında mekruh on hususu zikretmektedirler. Bunların bir kısmı
diğerinden daha çirkindir:
1-
Cihad kastı olmaksızın siyaha boyamak
2-
Sünnete uymak için değil de, salih kimselere benzetmek için sarıya boyamak
3-
Baş olmak, tazim edilmek ve meşayihten olduğu izlenimini vermek için yaşlı
görünmekte acele etmek niyetiyle kükürt ya da başka şeylerle ağartmak
4-
Yüzünde tüy bitmemesini sağlamak ve suretinin güzel kalması maksadıyla ilk
bittiği sıralarda sakalını yolmak yahut tıraş. etmek
5-
Ağaran kılları yolmak
6-
Kadınların ve başkalarının onu daha güzel bulmaları için saçının kıllarını tel
tel, sıra sıra dizmek
7
- Şakaklardaki saçlardan sakala ilave yapmak yahut başı tıraş ederken, yan
taraflarını alırken sakalın üst taraflarını kısmen almak
8-
İnsanlar için güzel görünmek kastıyla sakalını taramak
9-
Zahitlik görüntüsü ve kendisine pek aldırmadığı izlenimini vermek maksadıyla
sakalını birbirine karışmış, birbirine geçmiş halde bırakmak
10-
Sakalının siyahına ve beyazına beğenerek, böbürlenerek gençliğe kanıp,
yaşlılıkla övünerek gençlere karşı üstünlük taslayarak bakmak
11-
Sakala düğüm atmak, onu örgü yapmak
12-
Sakalı tıraş etmek (3/149); ancak kadının sakalı çıkacak olursa onun da
sakalını tıraş etmesi müstehap olur. Allah en iyi bilendir.
İstinşak
(burna su çekmek): Açıklaması, nitelikleri, vacip ve müstehap oluşunda ilim
adamlarının görüş ayrılıkları daha önce geçti.
Parmak
Eklem ve Boğumlarını Yıkamak (ğaslu'l-beracim): Başlı başına bir sünnettir. Abdest
almaya özgü değildir. Beracim, burcume'nin çoğulu olup, parmakların boğumları
ve bütün eklemleri demektir. İ1im adamları der ki: Kulakların büküldükleri
yerlerde toplanan kirler de bunlar gibidir. Bu kirleri de silerek alır çünkü
bazı hallerde kulak kirinin çokluğu işitmeye zarar verebilir. Aynı şekilde
burnun içinde toplanan kirleri de temizlemenin hükmü budur. Kısacası vücudun
herhangi bir yerinde ter, toz ve buna benzer bir sebeple toplanan bütün
kirlerin hükmü böyledir. Allah en iyi bilendir.
Temizlenirken
Su Kul/anmak (intikasu'l-ma'): Veki" burada (603 numaralı hadiste) bunu
istindı. diye açıklamış olmakla birlikte Ebu Ubeyde ve başkaları: Bunun anlamı
tenasül uzvunu yıkarken su kullanmak suretiyle sidiğin kesilmesini sağlamaktır
demişlerdir. Bazıları ise su serpmektir diye açıklamıştır. Bir rivayette ise
"intikasu'l-ma'" yerine "intizah" gelmiştir. Cumhurun
dediğine göre intizah, abdest aldıktan sonra vesveseyi ortadan kaldırmak
maksadıyla ferce az miktarda su serpmek demektir. Bunun su ile istinca yapmak
olduğu da söylenmiştir. İbnu'l-Esir'in belirttiğine göre bu laflZ
"intifasu'l-ma'" diye de rivayet edilmiştir. "en-Nihaye fi
Garibi'l-Hadis" adlı eserinin "fe" faslında: Doğrusu bunun fe
ile olduğudur, demektedir. Devamla şunları söyler:
Bundan
maksat ise az miktardaki suyun ferce serpilmesidir. Bu da az miktarda akan kan
hakkında "nefasa" fiilini kullanmalarından gelmektedir.
Ancak
onun bu nakli şazdır, doğrusu az önce kaydettiğimizdir. Allah en iyi bilendir.
(603)
"Onuncusunu ise unuttum, ancak mazmaza olmalıdır." Bu onun
(Mus'ab'ın) bu husustaki şüphesinden ileri gelmektedir. Kadı İyaz der ki: Belki
de bu onuncusu beş haslet ile birlikte zikredilen sünnettir. Onun böyle olması
daha uygundur. Allah en iyi bilendir.
İşte
bu söylediklerimiz fıtrat ile ilgili olanlar hakkında kısa açıklamalardır.
Buna
dair geniş ve etraflı açıklamaları delilleriyle ve diğer ayrıntılarıyla el-
Mühezzeb
Şerhinde doyurucu bir şekilde yapmış bulunmaktayım. Allah en iyi bilendir.
(603)
"Sakalları bırakın" yani onları bırakın, onlarda değişiklik yapmaya
kalkışmayın. Kadı İyaz'ın belirttiğine göre çoğunluğun rivayeti bizim
zikrettiğimiz gibi (erhCı) şeklindedir. Ancak İbn Mahan' daki rivayette cim ile
"ereCı" şeklindedir. Bunun birincisi ile aynı anlamda olup, aslının
"erciCı" diye hemzeli olup, hafifletmek için hemzenin hazfedildiği de
söylenmiştir yani onu erteleyin ve onu terk edin, bırakın.
Buhari'nin
rivayetinde ise: "VeffirCı" şeklindedir. Böylelikle bu kelimede
"a'fu, evfu, erhu, ercu, veffiru" olmak üzere beş rivayet ortaya
çıkmaktadır. Hepsinin anlamı ise kendi haline bırakın, şeklindedir. Hadisin
lafızlarının gerektirdiği hadisin zahirinden anlaşılan budur. Mezhep
alimlerimizden ve onların dışındaki ilim adamlarından bir topluluğun kanaali de
bu şekildedir.
Kadı
İyaz (rahimehullah) dedi ki: Sakalın tıraş edilmesi, kesilmesi ve yakılması
mekruhtur. Boyundan, eninden alınması ise güzeldir. Şöhret için onu büyütmek
mekruh olduğu gibi, bu maksatla kesilmesi ve yolunması da mekruhtur. Selef
bunun bir sınırının olup olmadığı hususunda farklı kanaatlere sahiptir.
Onlardan bu hususta hiçbir sınır getirmemiş olanlar olmakla birlikte dikkat
çekecek kadar ilişmeden de bırakmaz, onu bir miktar kısaltır. Malik oldukça
uzun tutulmasını mekruh görmüştür. Seleften bazıları da bir kabzadan fazlasının
kesilmesini söyleyerek sınır getirmiştir. Kimisi de hac ya da umre dışında onu
kısaltmayı mekruh görmüştür.
(Kadı
İyaz devamla) dedi ki: Bıyık hakkında ise seleften birçok kimse kökten
alınacağı ve tıraş edileceği görüşündedir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Bıyıkları kesiniz ve onları dipten tıraş ediniz"
buyruğunun zahirini delil almışlardır. KCıfelilerin de görüşü budur. Seleften
birçoğu ise tıraş etmenin ve kökten almanın yasak olduğu kanaatindedir. Malik
de böyle demiştir. O bıyıkların (kökten) tıraş edilmesini bir müsle (hilkati
çirkinleştirmek) kabul eder ve böyle yapanın tedib edilmesini emreder, bıyığın
üst tarafından alınmasını da mekruh görürdü. Bu kanaatte olanlar kökten
almanın, yolmanın ve kesmenin aynı manada olduğunu ve bunun du dağın ucu
görününceye kadar kısaltılması anlamında olduğunu kabul ederler.
Kimi
ilim adamı ise her iki husustan birini seçmekte serbestlik olduğu
kanaatindedir. -Kadı İyaz'ın ifadeleri burada sona ermektedir.- Tercih olunan
ise sakalı kendi haline bırakmak ve onu kesinlikle kısa Itmaya kalkışmamaktır.
Bıyık hakkında tercih olunan ise kökten tıraş etmeyip, du dağın kenarının
görünmesini sağlayacak şekilde kısaltmaktır.